Enerji tüketimi – Kripto mu İTİBARİ mi?
Bitcoin ve diğer kripto paralar herkesin bir fikir sahibi olduğu, sürekli konuşulan konulardır. Bu kripto paralardan pek hazzetmeyen kişiler bu para birimlerinin birçok olumsuz yönünü sıralayabilirler. En çok bahsedilen yönlerinden biri de muhtemelen, genellikle doğru bir şekilde açıklanmayan, enerji tüketimidir. Evet, çok fazla elektrik tüketir. Peki, gerçek enerji maliyetleri nedir? Ve bunu kendi yerel para birimleriyle karşılaştırırsak ne olur?
Kriptoların Enerji Tüketimine Derin Bir Bakış
Kripto paralar, ağlarının güvenliğini sağlamak için farklı algoritma türleri kullanırlar. Bunlardan en çok tercih edilenler İş İspatı (Proof of Work; PoW) ve Hisse İspatı (Proof of Stake; PoS) algoritmalarıdır. Her iki sistem de ağ güvenliğini sağlamak ve işlemleri doğrulamak için farklı yaklaşımlar benimserler.
Bitcoin ağı PoW kullanır. Bu tür bir algoritma ağı çalıştırmak için yüksek miktarda güce ihtiyaç duyar ve yaklaşık %90’ı sadece madencilikte kullanılır. Sıradan bir madenciyi bilgisayarlarla dolu bir odada sabahtan akşam matematik problemleri çözerken hayal edebilirsiniz. Problemlerin zorluğu sürekli olarak arttığı için birçok madencinin sürekli ekipmanlarını genişletmesi ve dolayısıyla gittikçe daha fazla enerji tüketmesi gerekir. Dünyadaki tüm madencilerin 2020 yılındaki toplam enerji tüketiminin yıllık 58 terawatt civarında olduğu tahmin edilmektedir. Evet, bu gerçekten de yüksek bir miktardır ve İsviçre ya da Yunanistan tarafından bir yılda tüketilen elektrik miktarından daha fazladır.
Coinshare tarafından yapılan bir araştırmada madencilik ağları analiz edildi ve Bitcoin ağının elektrik tüketiminin %74,1 oranında yenilenebilir kaynaklardan olduğu (rüzgâr, güneş ve hidroelektrik) vurgulandı. Doğru sayıları tam olarak tahmin etmek her zaman mümkün ve kolay değil, çünkü birçok madenci anonim kalmayı tercih ediyor. Her geçen gün daha fazla ekipmana ihtiyaç duyan madenciler donanımlarını yenilenebilir enerji kaynaklarına taşıyarak maliyetlerini düşürmeyi ve kârlarını arttırmayı tercih ediyorlar. Enerji tüketimini azaltmanın bir diğer çözümü de algoritmalarda yatıyor ve PoS bu noktada bir alternatif olarak öne çıkıyor.
Farklı kripto projeleri tarafından kullanılan PoS algoritması, blokların doğrulanma şeklini kökünden değiştirdi. Blok doğrulayıcıları, sisteme belli bir miktarda kripto kilitledikleri için tercih ediliyorlar; kilitlenen miktar ne kadar yüksek olursa blok doğrulayıcısı olma ihtimaliniz de o kadar artıyor. Kilitlediğiniz tutar doğrultusunda ödül kazanıyorsunuz. Banka hesabınızdaki bir tasarruf hesabında fon tutmanın karşılığında para kazanmak gibi düşünebilirsiniz.
PoS sürecinde herhangi bir madencilik olmadığı için, bu algoritma doğası gereği düşük enerji tüketimiyle çalışıyor. İhtiyacınız olan tek şey node’u çalıştırmak üzere 7/24 açık olacak ve yıl genelinde yaklaşık 350 kilowatt enerji kullanacak bir dizüstü bilgisayar. Yani bu algoritma, tek bir BTC işleminin harcadığı enerjinin sadece %35’ini yıl genelinde kullanıyor.
Yeniliklerin daha başında olduğumuzu düşünürsek, blok zinciri ağlarının güvenliğini sağlamak için en iyi yolun ne olduğunu hâlâ bulmamız gerekiyor. Blok zincirlerini daha verimli hâle getirmek adına sharding (parçalama) ya da kullanılan elektrik miktarını azaltmak için daha iyi madencilik ekipmanları üretmek gibi yeni çözümler de üretilmeye başlandı.
Kripto paralar için merkeziyetsiz ağlar oluşturmak ve bu ağların sürekliliğini sağlamak için maliyetlerin ne olduğunu artık biliyorsunuz. Peki ya dolar veya euro gibi halihazırda kullandığımız para birimlerinin maliyetlerinden haberdar mısınız?
Kâğıt Paralarımız
Eskiden olduğundan daha az miktarda bozuk para ve kâğıt para dolaşımda olsa da üretim devam ediyor ve sadece ABD’de dolaşımdaki arz miktarı 1,87 trilyon Amerikan Dolarını buluyor. Paranın her zaman tamamen dijital olması mümkün değil ve dolayısıyla basılması gerekiyor; belli bir ömrü olan bazı kâğıt ve bozuk paralar zamanla yıpranıyor ve yeniden üretilmeleri gerekiyor. 10 Amerikan Doları banknotunun tahmini ömrü 5,3 yılken 5 Amerikan Doları banknotunun 4,7 yıl dayandığı tahmin ediliyor. Bu banknotları ve bozuk paraları yeniden üretmek için çok fazla doğal kaynak tüketimi de gerekiyor (su, mürekkep, hamur, pamuk, keten ve çeşitli metaller).
2014 yılında dünya genelindeki banknot üretimi maliyetinin yıllık 5 terawatt elektrik ve 10 milyar litre su olduğu tahmin ediliyor. Bankacılık sisteminin kendisi Bitcoin ağından daha fazla enerji tüketirken, bankacılık sektörünün enerji maliyetinin yıllık 100 terawatt olduğu hesaplandı. Bu, Bitcoin’in neredeyse iki katıdır. Bankaların sistemlerini herkesin erişimine açık tutabilmeleri için gerçekten de çok fazla sunucu, şube ve ATM çalıştırmaları gerekiyor.
Her iki sistemin de büyümek için belli bir enerji miktarına ihtiyacı var. Peki, bu ihtiyacı nasıl azaltabiliriz?
Enerjinin evrimi
Yeni bir sanayi devriminin başındayız ve bu yeni devrim, öncekiyle kıyaslandığında daha yenilebilir enerji kaynaklarını kullanıyor olacak. Madenciler, büyük hidroelektrik kaynakları sayesinde elektriğin ucuz olduğu Kuzeybatı Pasifik bölgesine taşınmaya çoktan başladılar.
Neredeyse tamamıyla yenilenebilir enerjiyle çalışan İzlanda da madencilerin sıklıkla tercih ettiği bir konum haline geldi.
Peki, siz ne düşünüyorsunuz? Ve sizce en iyi çözüm olarak hangisi kullanılmalı? Enerji tüketimini azaltmak için muhtemelen yeni protokoller ortaya çıkacaktır veya tüm madenciler yenilenebilir enerji kaynaklarının olduğu yerlere taşınacaktır.